Matematiğin
Başlangıcı, Doğuşu ve Dönemleri
İnsanlık tarihinin en eski bilimlerinden biri
olan matematik, çok eskiden sayıların ve şekillerin ilmi olarak tanımlanırdı.
Matematik, yıllar içinde büyük bir gelişme gösterdi. Ve artık matematiği birkaç
cümleyle tanımlamak mümkün değil. Fakat çeşitli yönlerinden bahsedebiliriz.
-Bir yönüyle bir dildir.
-Bir yönüyle ise entelektüel bir oyundur.
Matematiğin ne olduğunu, onun içine girdikten sonra, bilgimiz ölçüsünde ve ilgimiz yönünde anlar ve algılarız.
Matematik sözcüğü ilk kez M.Ö. 550 civarında Pisagor okulu üyeleri tarafından kullanılmıştır. Yazılı literatüre girmesi, Platon'la birlikte, M.Ö. 380 civarında olmuştur. Kelime manası "öğrenilmesi gereken şey", yani bilgidir. Bu tarihlerden önceki yıllarda yer ölçümü manasına gelen geometri yada eski dillerde ona eşdeğer olan sözcükler kullanılıyordu. Arkeolojik bulgular değil de resmi belgeler ele alındığında M.Ö. 3000-2000 yılları arasında Mısır ve Mezopotamya'da başlamıştır.
Geometrinin ortaya çıkışıyla ilgili 2 düşünce
mevcuttur. Birincisi:
-
İlk düşünce Herodotos'a aittir. Herodotos'a göre matematik Mısır'da
başlamıştır. Mısır'a hayat veren Nil deltası oldukça verimli bir topraktır. Her
yıl meydana gelen Nil taşkınları sonucunda toprak sahiplerinin arazilerinin
sınırları belirsizleşmektedir. Her taşından sonra, devletin bu işlerle görevli
geometricileri gelip, ölçümlerini yaptıktan sonra herkesin sahip olduğu kadar
toprağı sahiplerine tekrar vermektedir. Herodotos geometrinin bu ölçüm ve
hesaplamalar sonucunda oluşmaya başladığını söylemektedir.
-
Matematiğin doğuşu hakkında ikinci
bir görüş ise Aristo tarafından öne sürülmüştür. Aristo da matematiğin Mısır'da
doğduğunu düşünmektedir Aristo'ya göre matematik din adamlarının can
sıkıntısından doğmuştur. O zamanlar Mısır gibi devletlerin tek entelektüel
sınıfı rahip sınıfıdır. Bu sınıfın geçimi halk veya devlet tarafından
karşılandığı için rahiplerin geçim kaygısından uzak bir yaşamları vardır. Bu da
onlara fazlasıyla boş zaman yaratmaktadır. Rahipler de kendilerini meşgul etmek
için geometri ve aritmetiği yani o zamanın matematiğini icat etmişlerdir.
Matematik
Tarihi'nin Dönemleri
1)
Mısır ve Mezopotamya Matematiği:
M.Ö. 2000-500 yılları arasında 1500 yıllık bir dönem
2)
M.Ö. 500 - M.S. 500 yılları
arasında kalan ve Yunan Matematiği dönemi olarak bilinen 1000 yıllık bir dönem.
3)
M.S. 500'den kalkülüs'ün
başlangıcına kadar olan ve esasta Hint, İslam ve Rönesans dönemi Avrupa
matematiğini kapsayan 1200 yıllık bir dönem.
4)
1700-1900 yıllarını kapsayan,
matematiğin altın çağı olarak bilinen klasik matematik dönemi.
5)
1900'den günümüze : Modern
Matematik Çağı
Mısır
ve Mezopotamya Matematiği ( MÖ 2000-500)
Eski Mısır matematiğine dair yazılı belge ve eserler yok denecek kadar azdır. Bunun iki temel nedeni bulunmaktadır. Birincisi eski Mısırlıların yazıyı papirüslere yazmalarıdır. İkinci nedeni ise İskenderiye Kütüphanelerinin geçirdiği üç büyük yangın sonucunda yazılı belgelerin yok olmuş olmasıdır. Papirüs, Nil deltasında büyüyen ortalama 20 metre uzunluğunda ve ortalama 40 santim genişliğinde olan yapraklardır. Bir papirüsün ortalama ömrü 300 yıldır. 300 yıl sonra ısıya ve neme bağlı olarak pul pul olup dökülmektedir. Günümüze yalnızca iki papirüs ulaşabilmiştir. Mısır matematiği hakkındaki bilgimizin kaynağını bu iki papirüs oluşturur. Bu papirüslerden ilki Ahmes (Rhind) papirüsü olarak adlandırılan, 6 metre uzunluğunda 35 cm genişliğindedir. Günümüzde British Museum'dadır. Yazılma amacı matematik öğretmektir. Giriş kısmında kesirli sayılarla işlemler öğretme amacıyla verilen birkaç alıştırmadan sonra, çözümleriyle birlikte 87 soru verilmiştir. Bu sorular az çok 8.sınıf düzeyindeki sorulardır.
Mısırlılar pi sayısını yaklaşık olarak 3,16
olarak bulmuşlardır. Mısır Matematiğinin 2000 yıl kadar bu düzeyde kaldığı ve
büyük bir ilerleme yapamadığı görülmektedir. Mısır sayı sistemi 10 tabanına
göredir ve rakam sistemlerinin yazımı Romen rakamlarında gibidir. Bu rakamlarla
hesap yapmak oldukça zordur. Mısır matematiğinin gelişmesinin önüne geçen bir
neden olarak sayılabilir.
Mezopotamya
Matematiği
Mezopotamya medeniyetlerinden zamanımıza,
Mısır'da daha çok yazılı belge ulaşmıştır. Bunun sebebi de Mezopotamyalıların
yazı aracı olarak kil tablet kullanmalarıdır. Kil tabletler pişirildiği ve
güneşte kurutulduğu için çok uzun süre bozulmadan korunabilir. Yapılan
arkeolojik kazılarda yarım milyondan fazla kil tablet bulunmuştur.
Bu tabletlerin önemli bir kısmı İstanbul
Arkeoloji Müzesi'ndedir. Diğerleri ise dünyanın çeşitli müzelerinde
korunmaktadır. İncelenen tabletlerin yaklaşık 500 tanesinde matematiğe
rastlanmıştır. Bu tabletlerden anlaşılan Mezopotamya matematiğinin Mısır dönemi
matematiğinden daha ileri seviyede olduğu. Mezopotamyalılar lise 2 düzeyinde
matematik bilgisine sahiptirler. Mezopotamyalılar aynı zamanda daha sonra
Pisagor Teoremi olarak adlandırılacak olan teoremi biliyorlardı. Pi sayısını
ise karesi 10 olan bir sayı olarak bilmektedirler. Daha sonra 3.15 olarak
kullanmışlardır.
Mezopotamyalıların sayı sistemi 60 tabanlı bir
sayı sistemidir. Bu sayı sistemi günümüzde denizcilik ve astronomide de
kullanılır. Bu sayı sisteminin en önemli özelliği basamaklı, yani konumlu bir
sayı sistemi olmasıdır. Saatin 60 dakika, günün 24 saat ve dairenin 360
dereceye bölünmüş olması bize bu sayı sistemlerinden miras kalmıştır. Bu dönem
matematiği ve bu bölge ülkelerinin kültürel varlıkları Pers istilasıyla son
bulur.
2.Dönem
Yunan Matematiği (MÖ 500 – MS 500)
Yunan
matematiği, Miletli Thales zamanından (y. MÖ 600), MS 529'da Atina Akademisi'nin kapatılmasına kadar Yunan dilinde
yazılmış matematiği ifade eder. Yunan matematikçiler, İtalya'dan Kuzey
Afrika'ya tüm Doğu Akdeniz'e yayılmış şehirlerde yaşadılar, ancak kültür ve dil
etrafında birleştiler. Büyük İskender'i izleyen dönemin Yunan matematiğine bazen Helenistik matematik denir.
Yunan
matematiğinin, Miletli Thales (MÖ 624 – y. 546) ve Samoslu (Sisamlı) Pisagor (MÖ 582 – 507) ile başladığı
düşünülmektedir. Etkisinin kapsamı tartışmalı olsa da, muhtemelen Mısır ve
Babil
matematiğinden ilham almışlardır. Efsaneye göre Pisagor, Mısırlı rahiplerden
matematik, geometri ve astronomi öğrenmek için Mısır'a gitmiştir.
Eski Yunanlılarda Geometri
Eski Yunanlılarda geometri
denilince akıllara Demokrit, Pisagor, Thales, Öklid gibi isimler gelmektedir.
Fakat bütün bu bilim adamlarının hepsi Mısır’ dan geometri öğrenmişlerdir.
Thales’ in özellikle üçgenlerle
ilgili çalışmalar yaptığı bilinmektedir. Örneğin; ikizkenar üçgenin taban
açılarının eşit olduğu gerçeğinin ilk defa Thales tarafından söylendiği hakkında
bilgilere ulaşılmaktadır. Pisagor ‘ un geometri çalışmalarında belki de açtığı
okullar nedeniyle geometrinin gelişmesine katkısı büyük olduğu kaçınılmak bir
doğrudur. Öklid’ in Elementler adlı geometri kitabı bu alandaki en önemli
çalışmalardan birisi sayılmaktadır. Elementler adlı kitaptaki geometri
bilgileri yaklaşık 2000 yıl neredeyse hiç değişiklik yapılmadan geometri
derslerinde kullanılmıştır ve hala Öklid geometrisi kullanılmaktadır. Ama 1700
lü yıllardan sonra günümüze uyarlanması açısından modernize edilmiştir.
Yunanlıların çalışmalarının en
önemli sonucu geometriyi matematik dalı haline getirmiş olmalarıdır. Çünkü, bir
bilim dalının matematiksel olarak kabul edilebilmesi için ispatlanabilmesi ,
sistematik bir
bilim olması gerekmektedir ve Yunanlılar geometriyi bu hale
getirmişlerdir.
Eski Yunanlılarda Aritmetik
ve Cebir
Matematiğin ve felsefenin en önemli isimlerinden birisi olan Platon (M.Ö. 427-347) ile matematik daha akılcı sistematik hala gelmiştir. Platon, ilk eğitimini Sokrat’tan almış, Sokrat’ın intiharından sonra ise çeşitli ülkeleri dolaşıp en son İtalya’ da Pisagor’un okulunda eğitimine devam etmiştir. Platon’ da diğerleri gibi Yunanistan’a geri döndükten sonra özellikle felsefe, geometri, müzik ve jimnastik derslerinin öğretildiği tahmini olarak 900 yıl kadar açık kalmış olan bir okul kurar ve bu okula Akademius adını verir. Bu akademinin girişinde “Her kim ki geometrici değildir, içeriye girmesin” cümlesinin yazılı olduğu söylenmektedir. Platon bu okulda daha çok düşünceyi kontrol edebilme üzerine çalışmalar yapıyordu ve matematiğin bunun için en uygun bilim dalı olduğunu düşünmekteydi ve öğrencilerine öğretmen değil de sanki yönetici olarak yaklaşıp yapılması gereken görevleri onlara söyleyip geri çekilerek çalışmalarına destekler vererek okulu yönetiyordu. Bu akademide yetişmiş olan ilk en önemli matematikçilerden birisi Öklid (Euclid) (M.Ö.325-265); en son önemli matematikçi Proclus (M.S. 411-485) tur. Pisagorcular özellikle sayılarla ilgili çalışmalarda bulunmuşlar ve hatta ve hatta doğal sayıların Tanrının kendisi olduğuna inanmışlardır.
Neden bu şekilde düşündüklerini
ise; tüm evrenin doğal sayılardan ve bu sayıların oranlarından meydana geldiğine
inanışlarıyla açıklamaktaydılar. Sayılara “eril” , “dişil” , “dost” gibi
isimler vermişlerdir.
Pisagorcular kendi içlerinde bir
paradoks yarattılar. Şöyle ki; Pisagor Teoremine göre bir dik üçgende
hipotenüsün karesi diğer iki dik kenarların kareleri toplamına eşittir. Dik
kenarları 1 birim uzunluğunda olan ikizkenar dik üçgeni düşünelim. Bu demektir
ki; teoreme göre hipotenüsün karesi 2 birim kare olmalı. Ama karesi 2 olan bir
doğal sayı bulunmamaktadır. Bu anlamda doğal sayılar her konuda yeterli
değildir. Pisagorcuların inandıkları dinsel bilgiler ile yaptıkları matematik
arasında bir paradoks yaratan yine kendileri olmuşlardır. Daha sonraları
Platonun akademisinde de hocalık yapmış olan Eudoxus adlı matematikçi
Pisagorcuların sayı tanımlarını genişletip irrasyonel sayıları da matematiğe
kazandırmıştır. Böylece karesi 2 olan bir sayı bulunmuştur ve Pisagor
teoreminin kullanım alanı genişlemiştir. Eudoxus ayrıca kalkülüsün yapı
taslarından birisi olarak gösterilen integral konusunun temeli olarak bilinen “exhaustion”
yöntemini geliştirip, bir evren modeli tasarlamaya çalışan ilk bilim adamıdır.
Çoğu kaynaklarda cebir denildiğinde, Eski Roma çağı Yunan matematikçisi Diophantus'un’ un (225-400) adından bahsedilir. Diophantus’un Aritmetika adlı kitabında bazı cebirsel konular ile birlikte 2. Dereceden denklemlerin çözümleriyle ilgili bilgiler verilmiştir.
Yunan Dönemi çok fazla bilim
adamına ve modern bilime ev sahipliği yapmış olmasına rağmen neden sona erdiği
sorusunu kısaca açıklayalım. Birinci neden olarak gösterilen durum Roma’ nın
Eski Yunanistan’ın 3 bölgesine de hakim olmalarıdır. İlk zamanlarda bilim ve
sanatta hayat eskisi gibi devam etmiş olmasına karşın ekonominin bozulması ile
birlikte bu ilerleme dönemi bitmiş duraklamaya geçilmiştir bilimsel alanda.
Yunan döneminin kapanmasının
diğer nedeni olarak ise; Hristiyanlık gösterilmektedir. Çünkü ; Hristiyanlık
hızla yayılmaya devam edip Roma’nın resmi dini haline geldikten sonra
kiliselerin siyasi ve kültürel alanda oluşan söz hakkı durumları ile birlikte
dini eğitimden başka eğitim kabul etmemeye başlanılmıştır. Hatta 390 de Kiril
(Cril) isimli bir papazın taraftarları İskenderiye kütüphanesini
yakmıştır ve sonrasında Museum’da çalışan bilim insanlarına saldırılmıştır. Son
olarak 421 de Museum’da ders veren ve tarihin ilk kadın matematikçisi olarak
bilinen Hypatia Kilisenin aşırı dinci taraftarları tarafından linç edilerek
öldürülmüştür. Bu olaydan sonra Museum kapanmış ve 641 de Müslümanların Mısırı
fethi sırasında da tamamen yanmıştır. Bu okullarda çalışan bilim adamları ise
doğuya göç etmeye başlamışlardır. Böylelikle matematikte Grek Dönemi bitmiş
yeni döneme geçilmiştir.
3.Dönem
Hint,
İslam ve Rönesans Dönemi
Yunan
bilim adamlarının doğuya göç etmeye başlaması ve İslam devletlerinin
yükselmelerine bağlı olarak İslam dünyasında bilimin ve akılcılığın ön planda
olduğu bir düşünce gelişmeye başlamıştır. Hatta, Abbasi halifeleri Mansur,
Harun Reşit ve El-Mamun, Bağdat’ta “Dar’ül
Hikmet “ ( Aklın Evi) adı verilen bir medrese kurmuşlar ve
burada bugüne kadar yazılmış tüm bilimsel kitaplarını çevirmeye başlamışlardır.
Matematikte İslam döneminin en önemli özelliği Yunan matematiğinin devamı değil
Mezopotamya, Mısır ve Yunan matematiğinin sentezi olmasıdır.
İslam Matematiğinde Aritmetik
Aritmetikte temel işlem olarak
adlandırılan; toplama, çıkarma, çarpma, bölme ve kesirli ifadelerle ilgili
bilgiler, ilkel şekliyle, Eski Mısır ve Mezopotamya’da zaten bulunmuş ve
işlemlerde kullanılmaktaydı. Fakat, ondalık sayılarda kullanılmakta olan virgül
kavramı bu dönemde ilk defa kullanılmıştır. Virgüllü sayıları kullanan ilk
kişinin 15. Yüzyılda matematik ve astronomi dalında çalışan bir bilim adamı
olan Gıyasüddin Cemşid’in yazmış olduğu Risalet’ül Muhitiyye adlı kitapta kullanıldığı
kayıtlardan anlaşılmaktadır.
İslam Matematiğinde Cebir
Bazı matematik tarihi kitaplarında günümüzde de kullanılmakta
olan cebirsel bilgilerin çoğunluğunun Türk – İslam bilim adamları tarafından
elde edildiği belirtilmektedir. Bu çalışmalar çoğunlukla 8. ile 16. Yüzyılda
gerçekleştirilmiştir.
İslamiyet’in başlangıç yıllarında; dini günlerin tespiti, namaz
vakitlerinin belirlenmesi, takvim hazırlanması gibi dini problemlerle
uğraşılmış olunduğu muhakkak ise de, o devir İslam matematikçilerinin,
arazi ölçüleri, veraset hesapları, yükseklik tayini ve günlük yaşantı için
gerekli pratik ölçme ve hesaplamalar hakkında bazı çalışmaların varlığı söz
konusu olabilir.
Harezmi’nin Al-Cebir adlı
kitabında ikinci dereceden bir polinomu adım adım çözmüştür. Fakat, negatif
sayılar kullanılmadığından bugünkü ismiyle algoritmik yaklaşım yöntemi ile
çözüm yapmıştır. Harezmi ayrıca bir hesap kitabı yazmıştır. Bu kitapta sıfır
rakamı kullanılmıştır ancak boşluk dolduran bir sembol olarak gösterilmiştir.
Kitabında sayılarla ilgili problemler ve çözümleri, toplama, çıkarma
çarpma ve bölme gibi dört işlemlerin tanımları ve rakamlarla sayılar türetmeyi
ve türetilen sayıların okunması ile ilgili kurallar açıklanmıştır.
Cebir dalında önemli çalışmaları bulunan bir diğer matematikçi
ise Ömer Hayyam’ dır. Ömer
Hayyam ( 1048 – 1131) cebir kitabında polinomların
geometrik anlamlarını bulmaya çalışmıştır. En önemli özelliklerinden birisi
üçüncü derece denklemlerin birden çok kökü olabileceğini biliyor olmasıdır.
İslam Matematiğinde
Geometri
Geometrinin çabuk ilerlemesini
sağlama ve geometri ile cebirin analitik geometri adı altında bir arada
kullanılmaya başlanılması bu dönemde gerçekleşmiştir. Bu dönem
matematikçilerinin insanlığa en büyük katkıları matematik ve geometriyi günlük
hayata taşımış olmalarıdır. Özellikle Yunan matematiğinin kullanılabilirliği ve
anlaşılabilirliği İslam Dönemi matematikçilerinin çeviri ve yorumları sayesinde
olmuştur. Harezmi, Ömer Hayyam, Ebu’l Vefa bu dönemin önemli geometricileri
arasında sayılabilir.
Bazı kaynaklarda analitik
geometri kavramının 1637 yılında La Geometri ile başlatıldığı yazılmış olsa
bile 830 lu yıllarda Harezmi Arapça olarak Cevri ve’l Mukabele adlı kitabında
bahsetmiştir.
İslam Döneminde matematikçiler
çok önemli çalışmalara imzalarını atmışlardır. Örneğin ; trigonometrinin Avrupa
‘ da yayılmasını sağlayan bilim adamlarının başında Sabit bin Kur-ra gelmiş,
Ebul Vefa 7 ve 9 kenarlı düzgün çokgenlerin yaklaşık olarak çizmiştir.Özellikle
tıp, astronomi ve geometrik çalışmalar dikkat çekmektedir bu dönem
matematiğinde. Bu çalışmaların sonucunda ise rasathaneler (gözlemevleri)
kurulmuştur.
4.Dönem
Klasik Matematik Dönemi (1700 -1900)
Bu
dönemde birçok önemli eser yazılmış, kalkülüs bulunmuş, Euler, Laplace, Langrange gibi
isimler matematiğe onlarca teorem kazandırmıştır.
Euler, matematiği diğer alanlara taşıyarak 30 binden fazla sayfa
çalışma yayınlamıştır. Euler ile matematikte analiz yeni
bir dal haline gelmiştir. Laplace’ ın çalışmalarından günümüzde en çok
mühendislik dalları yararlanmaktadır. Olasılık teorisi hakkında ilk önemli
eseri yazan yine Laplace’tır.
Dönemin önemli çalışmalarından birisi de türevden bağımsız entegral kavramı açıklanmış
ve Cauchy tarafından türevin limit ile olan ilişkisi bulunmuştur.
Yani türev entegralin tersi olmaktan çıkmıştır.
Daha sonraları Riemann,
Weierstrass, Cauchy gibi isimler kompleks fonksiyonlar teorisini oluşturmuşlardır.
Dirichlet bugün kullanılan fonksiyon tanımını yapmıştır. Sonucunda ise fourier serileri ile
ilgili yarım kalan çalışmalara devam edilmiştir. Yine bu dönemde grup – halka – idealler teorisi, matris cebiri, vektör uzayları gibi
teoremler bulunup geliştirilmiştir.
Bu dönemin matematiğin bakış açısının değişmesinde önemli bir
yeri bulunmaktadır. Matematik önceki dönemlerde hesaplamalar için
kullanılırken, bu dönemle birlikte hesaplamalardan daha çok kavramlar ile ön
plana çıkmaya başlamıştır. Böylece yeni bir döneme geçilmiştir.
5.Dönem Modern
Matematik Çağı (1900 - ….)
1900
lü yıllardan başlayan ve halen içerisinde olduğumuz zamanı kapsayan bir
dönemdir. Bu dönemde matematik daha geniş kitlelere hitap edip çalışma alanını
genişletmiştir.
Bu haftaki yazımızı sizlerle paylaştık. Keyifli okumalar dileriz. :)
Yazımız hakkında görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın!
0 Yorumlar