Matematik ve Sanat
Matematik birçoğumuz için sembol ve kurallardan oluşan eğitim hayatımızda bizi zorlayan ve günlük hayatta pek kullanmadığımızı düşündüğümüz bir derstir. Semboller ve kurallar matematiğin bir parçasıdır fakat tümü değildir. Matematik eğitiminde istenilen başarı seviyesine ulaşmak için matematiğin diğer disiplinlerdeki uygulamaları anlatılmalı ve matematiğin sadece sembol ve rakamlardan oluşmadığı başka yönlerinin de olduğu insanlara gösterilmelidir. Fen bilimleri, mühendislik, tıp gibi bilim dallarında matematiğin etkinliğinin önemli olduğunu biliriz fakat insanlar matematik ve sanat arasındaki ilişkiden pek haberdar değildirler. Matematiğin sanat üzerindeki etkileri ve yansımaları olduğunu gösterebilir ve insanların matematiğe karşı olan tutumlarını olumlu hale getirebiliriz.
Bertrand Russell insanın neden matematik öğrenmesi gerektiğini
ciddi olarak incelemiş ve arzu edilen şeyin sadece yaşamak olgusu olmayıp, yüce
şeyler üzerinde düşünerek yaşamak sanatı olduğunun hatırlanmasında yarar vardır
demiştir. Eğitim ve kültür sistemlerimiz insanların resimden, müzikten,
şiirden, heykelden yani sanattan zevk almasını ister, matematiği de bu kapsamda
saymak gerekir. Çünkü bir sanat dalında arayacağımız her şey matematikte de
vardır.
Matematikçiler
için matematiğin doğasında bulunan güzellik yadsınamaz. Buna matematiğin estetiği denir. Simetri, düzen, harmoni, perspektif, oran her
koşulda ölçülebilirdir. Sanatın da ölçülebilir yanları vardır ve matematiksel
olarak ifade edilen simetri ile doğanın sayılarını barındırır. Bu kavramlar matematiğin estetiğini oluşturur.
Evren matematik diliyle yazılmıştır. Harfleri üçgenler, daireler ve diğer geometrik biçimlerdir. Galileo bu sözleri ile matematik kurallarının bilim ya da sanat veya ne ile uğraşıyorsak yanından teğet geçemeyeceğini ifade eder.
Ünlü İngiliz matematikçi Hardy bir matematikçinin savunması kitabında şöyle anlatır: “ Bir matematikçinin yaptığı şey bir ressamın ya da şairinki kadar güzel olmalıdır, düşünceler renkler ve sözcükler gibi uyumlu bir biçimde birbirine uymalıdır. Dünyada çirkin bir matematik için kalıcı bir yer yoktur.
Matematiğin
ifade aracı da dil ve sembollerdir. Şiirler ahenkle yazılan sözcüklerden
oluşur. Matematik ise sadece ahenkle yazılan sözcüklerle değil, zarif
sembollerden de oluşur.
Nasıl ki sanat eserlerinde bir uyum varsa bir matematik problemi ve teoreminin çözümünde de güzellik ve uyum vardır.
Matematiği öğrenirken ve bu konuda çalışırken, elementer düzeyde bile, daha önce araştırılmarmş bir estetik yol gösterme kavramı vardır. Buna, estetik değeri olan v'2'nin bir irrasyonel sayı olduğu örneği verilebilir.
Teorem:
v'2 irrasyonel sayıdır.
İspat:
Teoremin yanlış olduğunu, yani v'2'nin rasyonel sayı olduğunu varsayalım. O
zaman
v'2
=p / q yazabiliriz. Burada p ve q aralarında asaldır. Buradan, v'2 q =p veya
2q2 =p2
sonucu
çıkar. O halde p2 bir çift sayıdır. Öyleyse p de bir çift sayıdır. Demek ki bir
c tam sayısı için p=2c 'dir. Bu nedenle, 2q2 =(2c)2 veya q2=2c2.
Öyleyse,
q2 çifttir; daha önce olduğu gibi, q da çifttir. Bunun sonucu olarak p ve q
'nun her
ikisi
de çift sayılardır ve bu nedenle 2 ile bölünebilider. Bu, bizim p ve q'nun
aralarında asal
olmaları
yolundaki varsayımımız ile çelişir.
Öyleyse v2'nin rasyonel sayı olduğu varsayımı
yanlıştır. O halde, v2 irrasyonel sayıdır.
Matematiğin kendi iç disiplinindeki estetiğinin yanında sanata yansımalarında da güzellikler vardır.
Türk İslam mimarisinde geometriksel figürler sıkça
karşımıza çıkar. Mimar Sinan Edirne’deki Selimiye Camii’nin üç merdivenli minarelerinde helis eğrisinin
en güzel örneklerinden birini vermiştir. Minareler hem üçer şerefeli hem de
ince olacaktı. Ayrı me rdivenleri
kullanan kişiler birbirini görmeyecekti.
Bunu sadece müthiş bir matematik bilgisi ile mimari dehasını
birleştirebilen Koca Sinan yapabilirdi.
1950’li yıllarda bir grup araştırmacı Türkiye’deki Ayasofya, Sultanahmet ve Süleymaniye camileri gibi camileri incelerler. İncelemelerinin sonucunda bu yapıların zeminlerinin gevşek olduğunu ve yüzyıllardır nasıl depreme karşı ayakta kaldığını merak ederler. Daha sonra Edirne’deki Selimiye Camii’sini incelemeye başlarlar. Bir japon bilim adamı kubbeye bakarak kubbenin orada durmasının matematik ve fizik kanunlarına aykırı olduğunu söyler ve buranın da zemininin gevşek olduğunu görürler. Caminin minarelerinin yıkılmasından endişe ederler ve minarelerin temelini son teknoloji ürünü olan metal kelepçelerle sabitlemeyi düşünürler. Minarelerin temelini açtıklarında koymayı düşündükleri kelepçelerin benzerleri ile karşılaşırlar. Mimar Sinan’ın Selimiye Camii’ nin kubbesini o genişlikte oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi çözdüğü söylenir. Bu şekilde kubbe ve minarelerin temelinde de matematiğin yattığını görürüz.
Matematikle sanatın ilişkili olduğu alanlarından biri de altın orandır. Altın oran altın ortalama, altın bölüm ve mükemmel orantı olarak da bilinen bir sabit sayıdır. Antik Çağ’da ressam ve heykeltraşlar ideal insan ölçüsünü bulmak amacıyla uğraşmışlar ve şöyle tanımlamışlardır: Boy uzunluğunun göbekten ayakuçlarına olan uzunluğuna oranı, göbekten ayakuçlarına olan uzunluğun göbekten başucuna olan uzunluğuna olan oranına eşittir. Bunu matematiksel olarak tanımlarsak ikiye bölünen bir doğru parçasının tamamının büyük parçayı oranının, büyük parçanın küçük parçaya oranının birbirine eşitlenmesi ile elde edilir. Altın oran bir çok matematiksel yapıda görülür: Biyolojide matematik ve sanat tarihinde önemli bir sayıdır. Salyangoz kabuğu altın oranla bağlantılıdır. Antik çağlarda bir çok eserde altın oran görülür: Mısır’daki büyük piramitler buna bir örnektir.
1170-1250
yılları arasında yaşamış olan İtalyalı Matematikçi Fibonacci’yi onun adıyla
anılan 1,1,2,3,5,8,13,21,34,… Fibonacci sayılarını bulmaya yöneltmiştir.
Fibonacci sayı dizisinde ardışık iki sayının oranı yaklaşık olarak Q=1,61804
değerini vermektedir. Bu değer altın oranı verir.
Altın
oran göründüğü gibi bir matematik kavramıdır. Fakat uyum ve güzellik ölçütü
olarak sanat ve estetiğin bir sınıflandırılmasıdır. Altın oran insan tasarımından
kaynaklanmadan doğada var olan biyolojik bir gerçektir. İnsan özellikle görsel yaratım
alanında doğayı kültüre dönüştürmek istemiştir. Bu amaçla doğadan altın oranı almıştır.
Paris’te bulunan Notre Dame Katedrali’nin tasarımında altın oran
kullanılmıştır. ‘Orantısız sanat olmaz’ diyen Raphael’in ‘İsa’nın çarmıha
gerilişi’ tablosu altın oranı bize görkemiyle sunmaktadır.
Gustav
Fechner (1876) ‘estetiğin eşiğini’ saptaması için yaptığı deneylerle bu altın
oranı yakalar. Kenarlarının oranı altın orana yakın olan dikdörtgenlerin daha
hoş göründüğü sonucunu elde eder. Böyle bir dikdörtgene ‘altın dikdörtgen’
denir.
M.Ö. 3200’lü yıllara ait Sümer tabletlerinde altın oran kullanılmıştır. Konya'da Selçukluların inşa ettiği İnce Minareli medresenin taç kapısında, istanbul'daki Davut Paşa Camisinde, Sivas'ta Mengüçoğulların'dan günümüze miras kalan Divriği Külliyesinde altın oran görülür.
Echinacea purpura çiçeğinde de bu spiraller tespit edilmiştir. Bir bitki özellikle ‘büyüme noktalarında’ Fibonacci sayılarına sahip olur. Bir bitkiyi dikkatle incelediğinizde yapraklarının, hiçbir yaprak alttaki yaprağı kapamayacak şekilde dizildiğini görürsünüz. Bu da demektir ki her bir yaprak güneş ışığını eşit bir şekilde paylaşıyor ve yağmur damlaları bitkinin her bir yaprağına değebiliyor. Kaplanın vücudunun uzunluğunun kafasının uzunluğuna oranı altın orandır. Bir kelebeği çevreleyen dikdörtgenin kenarlarının oranı 1,618…dir. Bir balığın genişliğinde ve uzunluğunda altın oran özellikleri görülür. Kenarlarının oranı, altın oran olan bir dikdörtgeni sürekli altın oranda bölerseniz, deniz kabuklarında ve galaksilerde gördüğümüz spiral şeklini elde edersiniz.
Eski Yunan medeniyetinden kalan bugün Atina’da
bulunan ve zeka tanrıçası Athena’ya ait olan meşhur tapınak Partenon altın oran
kuralına uyar. Parthenon 69
metre uzunluğunda, 31 metre eninde ve 14 metre yüksekliğindedir. Kireç taşından
yapılmış temeli dışında, tapınak Pentelikon mermerindendir. Yapımında altın
oran tekniği kullanılır. (x=2y+1) Bu orana göre, tapınağın kısa kenarına 8, uzun kenarı 17 sütun kurulur.
Altın oran kuralının örneklerini Rönesans
dönemi sanatçılarından Leonardo Davinci‘ nin ünlü Mona Lisa tablosunda
görebiliriz. Mona Lisa’nın başının
etrafına bir dikdörtgen çizildiğinde ortaya çıkan dörtkenar bir altın
dikdörtgendir. Bu dikdörtgeni göz hizasında çizeceğimiz bir çizgi ile ikiye
böldüğümüzde de yine bir altın oran elde ederiz. Resmin boyutları da altın oranı oluşturur.
Altın
oran müzikte de yaygın etkiye sahiptir. Orkestra
müzik aletlerinin en güzellerinden biri olan keman üzerinde altın oranlar
görülmektedir. Piyanonun tuşları da Fibonacci sayılarına uymaktadır. Mozart
yazdığı sonatını altın oranı yansıtacak biçimde dikkat çeken bir sayı ile iki
parçaya ayırmıştır.
Matematik ve sanatın ilişkili olduğu diğer bir alan ise müziktir. 19. yüzyılda yaşamış olan matematikçi Fourier müzik aletine insandan çıkan bütün müzikal seslerin matematiksel ifadelerle tanımlanabileceğini ve bunun da periyodik sinüs fonksiyonlar ile olabileceğini ispatlamıştır ve tel uzunluğunun hangi bölümlerinde hangi notaların çıktığı da matematiksel olarak ifade edilmiştir.
Telli
çalgıların eğitimi kulak eğitimi ve nota eğitimi olmak üzere iki şekilde
yapılmaktadır. İlkinde deneme yanılma
yöntemi ile seslerin nerelerden çıktığı kulakla anlaşılır. Derin değilse çalgı
üzerinde notaların çıktığı yerler matematiksel olarak belirlenir ve buna göre
öğretilir.
Do sesini çıkaran bir telin uzunluğunun
16/15’i si sesini verirken 6/5’i la sesini, 4/3’ü sol sesini, 3/2’si fa sesini,
8/5’i mi sesini, 16/9’u ise re sesini verir. Müzik, gizli bir aritmetik
alıştırmadır diyen Leibniz’in haklılığı ortaya çıkıyor.
Edebiyatta
da matematiği görebiliriz. Ünlü Fransız
yazar Paul Valery ilk zamanlar yazdığı
şiirleri beğenmez. Bunun nedenini araştırır ve matematik bilgisinin eksik olduğunu anlar. Daha sonra 20 yıl matematik çalışır ve bundan sonra yazdığı şiirler gerçekten onu Paul
Valery yapar.
Fransız
matematikçi ve filozof Julos-Henri Poincare, matematiğe karşı "estetik
duyarlılığın matematikçinin ruhunu belirlediğine inanırdı. Bu duyarlılık, matematik
alanında "gerçek yaratıcı" olmak için gerekli olan bir "ince
elek" işlevini yerine getiriyordu.
İlk
olarak estetik düşüncesini matematik olarak ele alan
ve temellendirenler pisagorculardır. Onlara göre evrene hakim olan ve evren
uyumunu sağlayan şey sayıdır, sayılar arası orantıdır. Bunun sonucu olarak da,
evreni bilmek demek onun dayandığı sayı ve sayı ilgilerini bilmek demektir. Estetiğin belirleyicileri, oran ve simetridir.
Bu belirleme, pisagorculugun etkisi altında kalan Platon'un ulaşmış olduğu son noktadır.
Matematiğin temelinde de oran ve simetri yatar. Sanat dünyasında hiçbir benzeri
olmayan bir nesnelliğe sahip olmasına karşın, yaratıcı matematiğin güdüsü ve
standardı bilimden çok sanatınkilere benzer. Matematiksel teoremlerin
sımflandırılmasında estetik kaygı hem mantıktan hem de uygulanabilirlikten üstün
tutulur. Matematiksel idelerin değerlendirilmesinde kesin doğru olmasından ya
da yararlı olma olasılığından çok güzellik ve zarafet etken olur.
Resim,
müzik ve edebiyatta bulunan estetikten etkilenildiği gibi matematiğin
estetiğinden
de
etkilenilebileceği unutulmamalıdır.
1949’da Orhan Veli’nin yönettiği ‘Yaprak’
dergisinde Bedri Rahmi’nin bir açık mektubu yayınlanır. Mektup kısaca şöyle
demektedir: ‘Ey estetik hocaları nerdesiniz? Ne zaman aranızdan biri çıkacak da
matematikle resmin, heykelin, nakışın özbeöz kardeş olduklarını anlatacak’
Mektupları Matematik Dünyası dergisinde sunan Haluk Oral ‘Bedri Rahmi, gerçek
bir sanatçı olunca, matematikle sanatın, estetiğin kardeşliğini anlamış. Darısı
hepimizin başına’ demektedir.
Amerika
Matematik Derneği eski başkanlarından Lynn Steen şunları yazıyor: ‘Sanat,
dünyasında hiçbir benzeri olmayan nesnelliğe sahip olmasına karşın, matematiğin
güdüsü ve standardı bilimden çok sanatınkilere benzer. Matematiksel teoremlerin
sınıflandırılmasında estetik yargı, hem mantıktan hem de uygulanabilirlikten
üstün tutulur. Matematiksel idelerin değerlendirilmesinde, kesin doğru
olmasından, yararlı olma olasılığından daha çok, güzellik ve zarafet etken
olur.’
Bu haftaki yazımızı sizlerle paylaştık. Keyifli okumalar dileriz.
Yazımız hakkında görüş bildirmeyi unutmayınız!
0 Yorumlar