MATEMATİĞE
KÜLTÜREL YAKLAŞIM
“Matematik ortaya nasıl çıkmıştır?” sorusu
günümüzde halen tartışılmakta ve bu soru üzerine uzlaşılmış bir cevap
bulunmamaktadır. Bununla birlikte matematik tarihi incelendiğinde felsefe ile
matematiğin iç içe olduğu görülmektedir. Ayrıca matematik çoğu zaman soyut
olarak görülmekte, sadece formül ve teoremlere dayalı hesaplamalar ile
ilişkilendirilmektedir. Bu düşünce matematiğin ortaya çıkışındaki felsefe,
kültür ve değer gibi etkileri de görmezden gelmektedir. Oysaki matematik cam
bir fanusun içerisinde bireyden ve kültürden bağımsız olarak gelişmemiştir.
Matematik, ortaya çıkışında ve gelişiminde kültür ve değerlerin önemli bir yere
sahip olduğu bir düşünce sistemidir. Bu bağlamda kültür ve matematiğin ilişkisini
konu edinen etnomatematik adı altında bir araştırma alanı doğmuştur. Dilin ve
matematiğin kuralları, toplumun çalışmaları tarafından tarihsel olarak
belirlenmiştir. Çalışmalar ifadesi metafor ve de betimleyici bir sözcüktür.
Çalışma, yaşamın kuruluşudur. Tasarımı ve uygulanmasıdır. Toplumun çalışmaları
toplumsal grupların kendi içindeki ve gruplar arasındaki etkileşimler içinde
evrilir. Etnomatematik, bu evrimin tarihini yazmaktadır. Matematiğin kültürden bağımsız olarak
geliştiği düşüncesi ise etnomatematiğin gelişme sürecini olumsuz etkilemiştir.
Etnomatematik terimi, “farklı doğal,
sosyal, politik veya kültürel (ethno) çevrelerin karşı karşıya
kaldıkları realite (mathema) hakkında bilgi edinmek, onu anlamak,
açıklamak, yönetebilmek için kullandıkları yöntem ve teknikler (tics) olarak”
tanımlanmıştır. Toplumların kültürel bağlamlarında gömülü olan matematiksel
düşüncelerin ve faaliyetlerin incelendiği alan etnomatematik olarak
adlandırılmaktadır. Etnomatematik, tüm kültürlerin kendilerine özgü geliştirdikleri
matematiksel fikir, düşünce ve uygulamaları içermektedir. Etnomatematik
yaklaşımı ilk ortaya çıkışında her ne kadar eski yöntemleri ya da geride kalmış
düşünceleri ortaya çıkarma amacı taşısa da zamanla günümüzde kullanılan
matematiğin bir parçası olmuştur. Bishop, kültürlerin matematiksel
faaliyetlerini sayma, yer belirleme, ölçme, tasarlama, oynama ve açıklama olmak
üzere altı temel düşünce etrafında toplamıştır. Ayrıca Bishop, matematiksel
kavram ve ilişkilerin bu düşünceler ile ortaya çıktığını savunmuştur. Örneğin,
sayma düşüncesinin altında sayılar, sayı örüntüleri, sayı sistemleri; yer
belirleme düşüncesinin altında koordinatların gelişimi, geometrik yer;
tasarlama düşüncesinin altında cisimlerin özellikleri, şekli, benzerlik vb.
gibi durumları belirlemiştir. Nitekim etnomatematik alanında yapılan ilk
çalışmalarda okuma yazma bilmeyen ilkel bireylerin yaptığı bu matematiksel
faaliyetleri ele alınmıştır. Sonrasında ise sayılar, örüntü, fraktal, olasılık,
cebir gibi birçok matematiksel kavram ya da alan etnomatematiğe konu olmuştur.
Bu süreçte D’Ambrosio, Ascher ve Gerdes gibi araştırmacılar önderliğinde
yapılan çalışmalar ile etnomatematik, kültür ve matematik arasındaki ilişkiyi
detaylıca ele alarak günümüzdeki halini almıştır.
Etnomatematik, başarıyı artıran,
matematiksel anlama yeteneğini geliştiren, matematiksel düşünme becerilerini
geliştiren ve matematiğe yönelik olumlu tutum oluşturan bir alan olarak
görülmektedir. Bununla birlikte etnomatematik öğrencilerin kültürün
matematikten kopuk olmadığını görmelerine ve kültürel farkındalık kazanmalarına
yardımcı olmaktadır.
Matematik insanoğlunun var olduğu günden
bugüne değin insanların farkında olmadan veya olarak kullandığı bir bilimdir.
Eski çağlardan günümüze kadar olan süreçte toplum içerisinde matematiğin
kullanım alanı sürekli gelişim göstermiş ve bugün içerisinde olduğumuz 21.
yüzyıl dünyasında matematik kavramı neredeyse insanlığın attığı her adımın içerisinde
kendine yer bulmuştur. Matematiğin, insanların ihtiyaçlarını
karşılama amacıyla ortaya çıktığının ve günlük hayatta ihtiyaçları karşılamak
amacıyla kullanıldığının fark edilmesi önemlidir. Bu farkındalık sürecine
matematik ile kültür arasındaki ilişkinin anlamlandırılması olumlu katkı
yapacaktır. Öyle ki sahip olunan kültürel değerler, kültürel bilgiler ve
kültürel düşünme süreçleri ile okul matematiği kapsamında öğrenilen
matematiksel bilgi ve düşünme süreçleri birbirini tamamlamaktadır.
FARKLI
KÜLTÜRLERİN MATEMATİĞİ
Bu alanın
odak noktası, genel olarak resmi, akademik matematik tartışmalarından dışlanmış
kişilerin matematiksel fikirlerini tanıtmaktır. Bu kültürlerin matematiğinin
araştırılması, iki, biraz çelişkili bakış açısına işaret ediyor. İlki
matematiğin nesnelliğini ve inşa edilmemiş keşfedilmiş bir şey olduğunu
destekler. Çalışmalar, tüm kültürlerin temel sayma, sıralama ve deşifre etme
yöntemlerine sahip olduğunu ve bunların dünyanın farklı yerlerinde bağımsız
olarak ortaya çıktığını ortaya koyuyor. Bu, bu matematiksel kavramların
yaratılmak yerine keşfedildiğini iddia etmek için kullanılabilir. Bununla
birlikte, diğerleri matematiğin kültürel yapılarını gizleme eğiliminde olan
şeyin yararlı olduğunu vurgulamaktadır. Doğal olarak, sayılar ve sayma gibi son
derece pratik kavramların tüm kültürlerde ortaya çıkması şaşırtıcı değildir.
Bununla birlikte, bu kavramların evrenselliği, daha fazla araştırma, radikal
olarak farklı şekillerde yapılan sayma, sıralama, sıralama, ölçme ve tartma
gibi tipik matematiksel uygulamaları ortaya çıkardıkça sürdürmek daha zor
görünmektedir.
Bu alanda
araştırmacıların karşılaştığı zorluklardan biri, kendi matematiksel ve kültürel
çerçeveleriyle sınırlı olmalarıdır. Diğer kültürlerin matematiksel fikirleriyle
ilgili tartışmalar, bunları tanımlamak ve anlamak için bunları Batı çerçevesine
dönüştürür. Bu, kaç matematiksel fikrin basitçe benzer Batılı matematiksel
emsallerinden yoksun oldukları için fark edilmeden kaçtığı ve matematiği
matematiksel olmayan fikirlerden sınıflandıran çizginin nasıl çizileceği
sorularını gündeme getiriyor.
ZEKÂ
OYUNLARI VE MATEMATİK
Dünya çapında ve tarih boyunca
matematiksel olarak analiz edilebilen çok çeşitli oyunlar oynandı.
Etnomatematikçinin ilgisi genellikle oyunun sıradan toplumun bir parçası olarak
gayri resmi matematiksel düşünceyi temsil etme biçimlerine odaklanır, ancak
bazen oyunların matematiksel analizlerine kadar uzanır. İyi oyunun dikkatli bir
analizini içermez ancak bu tür analizlerin sosyal veya matematiksel yönlerini
içerebilir.
Avrupa kültüründe iyi bilinen matematiksel bir oyun tic-tac-toe Türkçe ’de XOX ’dir. Bu 3'e 3 karede oynanan geometrik bir oyundur; amaç aynı sembolden üçünün düz bir çizgisini oluşturmaktır.
Bu oyunları kazanmak için düşünmeniz
gereken stratejilere karar verirken, matematiksel yapılara dikkat ederek bir
ilişki kurmanız gerekir, gruplama veya sıralama yapmanız gerektiğini veya
kombinasyon, permütasyon, olasılık ve simetri gibi kavramları kullanmanız
gereklidir. Eğer gerçek bir oyun oynamak istiyorsanız ve yenilmeme konusunda
kararlıysanız, bunları düşünmeniz elzemdir. Stratejik zekâ oyunları, sezgisel
düzeyde de olsa bize matematik yapma ve matematiksel düşünme fırsatı
sağlamaktadır. Bunların yayında birçok zekâ oyunu materyal özellikleriyle
birlikte sayılar, geometri, cebir, olasılık gibi birçok matematik konusunun
öğretiminde bize destek olabilir.
HALK SANATINDA MATEMATİK
Uzak Doğu Sanatı diye tanınan mandalanın
tarihi bizi çok eski dönemlere götürür. Mandalalara tüm inanç sistemlerinde
rastlayabiliriz. Bize en yakın örneklerine Osmanlı da görürüz.
Osmanlı sultanları ayet, hadis ve sembollerle süslü gömlekler giymişlerdir. Bu
gömleklerin üzerinde, "Kadem-i saadet", "Zülfikar",
"Lale" gibi anlamlı motifler daire içinde çizilmiştir. Bu
şekiller, mandalanın şifa veren gücünü hatırlatır. Bugün Topkapı Sarayı'nda sergilenen
"Şifalı Gömlekler" ya da "Tılsımlı Gömlekler"
mandalanın derin tarihinin en güzel örneklerindendir. Bir başka güzel örnek ise
camilerin kubbelerinde görebileceğiniz motiflerdir.
Mandala desenleri
incelediğinde, simetrik oluşumları ve düzenleri içerdiği görülmektedir. Mandala
desenlerinin oluşturulmasında cetvel, pergel gibi temel geometrik çizim
araçları kullanılmaktadır. Mandalanın bir parçası kullanılarak yansıma ve
döndürme hareketleri ile mandalanın tamamı oluşturulabilmektedir. Bu bakımdan
mandala desenlerini yansıma ve dönme simetrilerini içeren bir süsleme olarak
kabul etmek de mümkündür. Mandalayı oluşturan en küçük birim belirlenerek,
bunun döndürülmesi veya yansıtılması ile şeklin tamamının oluşturulabileceği
görülmektedir. Mandala desenlerinin simetrik özellikleri ve simetri konularının
öğretiminde benimsenen yaklaşımlar ve karşılaşılan sorunlar beraberce ele
alındığında, mandala desenlerinin incelenmesini ve oluşturulmasını içeren bir
matematik dersinin öğrencilerin simetri konularını daha iyi anlamlandırmalarına
katkı sağlayacağı, akıl yürütme, iletişim ve psikomotor becerilerinin
gelişimini destekleyeceği ve matematikle sanatı ilişkilendirmelerine imkân
tanıyacağı düşünülmektedir.
Doğada en sık gördüğümüz şekildir.
Ay, Güneş ve canlıların irisleri daire biçimindedir. Bu yüzden antik filozoflar
tarafından göksel (tanrısal) kabul edilmiştir. Göz yuvarlağının daire biçiminde
olması onun ruha açılan bir kapı gibi algılanmasına neden olmuştur. Aynı
nedenden dolayı eski bilginler gezegenlerin kristal kürelere yapışık, daire
biçiminde yörüngeler çizmesi gerektiğine inanmışlardır. İris, ruha giden kapıyı temsil eder demiştik. Sanatçılar
tarafından bir sembol olarak sıkça kullanılmasının nedeni de budur.
Örneğin Picasso ünlü tablosu Guernica'da tanrıyı, ampul içine yerleştirdiği bir gözle simgelemiştir. Eski
Mısırlılar da Ra’nın Gözü’nü bir sembol
olarak kullanılmıştır. Türkler de nazar boncuğunda
kullanmıştır. Daireye gözlemleri sonucu anlamlar yüklemişler ve bunun sonucunda
semboller de kullanmışlardır.
Bu haftaki yazımızı sizlerle paylaştık. Keyifli okumalar dileriz.
Yazımız hakkında görüş bildirmeyi unutmayınız!
0 Yorumlar